2020 yılını sağlıkla atlatmanın sırrı belki de Görme ve Nefes'tedir.
Covid-19 Pandemisi ile tüm ülkede ve tüm dünyada zorlu bir döneme girildi, sağlığımızı korumak için önlemler alındı ve alınmaya devam ediyor. Bir yandan maske, sosyal mesafe ve temizliğe gösterdiğimiz özenle kendimizi korumaya çalışırken acaba görme ve nefes alma sistemlerimiz ile ilgili çalışarak da kendimize iyi bakabilir, sağlığımızı koruyabilir miyiz?
İşte tam da bu konuyla bağlantılı olarak Stanford Üniversitesi’nde nörobiyolog olarak çalışan Andrew Huberman, stresli bir seçim yaparken veya COVID pandemi sürecini yaşarken nefes ve görme sistemlerimizi kontrol altına almanın sonuçlarını tartışmaya açtı.
Scientific America dergisinde 16 Kasım 2020 tarihinde yapılan röportaj üzerine...
J. Wapner’in, A. Huberman ile gerçekleştirdiği bu söyleşide ilham alabileceğimiz temel başlıklar var, bunları burada sizinle paylaşmak istiyorum.
Dünya olarak stres altında ve belirsizlikler içinde olduğumuzu veri alırsak, görme sistemleri üzerinde çalışan Huberman’ın değerlendirmeleri oldukça ilginçtir. Huberman’a göre stres sadece okuduğumuz veya gördüğümüz imgelerin içeriği ile sınırlandırılamaz. Stres; gözlerimizin ve nefesimizin olan bitene yanıtı ve ardından gelen zincirleme reaksiyonların toplamıdır.
Diğer yandan Huberman, bu iki bedensel sürecin stresten kurtulmanın kolay ve ulaşılır anahtarlar sunduğunu ifade ediyor.
Huberman, stresi ‘otonom sistemimizin ayağa kalkması’ olarak tanımlıyor. Yakalamak istediğiniz trene koşarken bunu başarmanız için bedeninizde her şeyin bu stres seviyesine uygun olması gerektiğini; bu tepkilerin, anlık veya gereğinden fazla olduğu durumlarda ise stresin patolojik bir duygu olarak yaşanabildiğini söylüyor.
Stresin Görme İle İlişkisi
Huberman stresin görme ile ilişkisine dair örnekler veriyor.
“Örneğin şişmiş bir kredi kartı ekstresi karşısında görmede çok güçlü değişimler yaşarsınız. Göz bebeğiniz genişler ve lensin pozisyonu değişir.”
Huberman, stres anında görme sistemimizin cep telefonlarımızdaki ‘portre’ moduna benzediği ifade ediyor: "Tek bir şey keskin görünürken etrafta her şey bulanıklaşıyor ve göz küreleri içe, hafif burna doğru hareket ediyor dolayısıyla derinlik algısı ve odaklanma tek bir alana sabitleniyor.". Bu örnekle stresin görme alanını kontrol altına aldığı bu mekanizmanın ilkel ve arkaik olduğunu hatırlıyoruz.
Stres altındaki beynimizin, görme alanı ile nasıl bu kadar bağlantılı olduğu sorusunu, Huberman, gözün beyne bağlı bir organ olmadığını, beynin doğrudan bir parçası olduğunu ifade ederek yanıtlıyor. Huberman ayrıca gözlerin anne karnından itibaren merkezî sinir sisteminin bir parçası olarak geliştiğini vurguluyor. Dolayısıyla beynimizin geri kalanı ve bedenimiz gözlerin kaydettiğine uyum sağlıyor.
Huberman, sakinlikle eşleşen ve dolayısıyla stres seviyelerimizi değiştirebilecek olan ‘görme modunun’, ‘panoramik görüntü’ veya ‘optik akışının’ olduğunu ifade ediyor. “Ufka veya geniş bir alana bakarken bir noktaya uzun süre bakmıyorsunuz.” diyor. Dolayısıyla stresli bir anımızdaki tepkimizi, çevrede ne olduğundan bağımsız olarak, çevreye bakma şeklimizi değiştirerek dönüştürebileceğimiz sonucuna varıyor.
Yani yukarıda verilen örneği düşünecek olursak, şişmiş kredi kartı ekstremizle karşılaştığımız o an, bilinçli bir biçimde başımızı kaldırıp ufuk varsa ufka yoksa geniş çevremize bakış atmanın optik bir akışa neden olacağını ve tek başına bunun, bizi sakinleştirebileceğini anlatıyor.
Stresin Nefes İle İlişkisi
Huberman, görme gibi nefesle de sinir sistemimizi kontrol altına alabileceğimizi ifade ediyor. Çocukların hıçkırarak ağlarken iç çekmeye benzer biçimde ‘çift nefes alma-bir nefes verme’ şeklinde solunum yapmasının, ayağa kalkmış otonom sistemlerini normal seviyelere düşürmede çok hızlı etki yaptığını söylüyor.
“Solunumu tetikleyen şey karbondioksittir. Oksijen ihtiyacımız için değil, karbondioksit seviyeleri çok yükseldiği için nefes alıyoruz. Karbondioksit iç çekme sırasında en üst seviyede boşalıyor.”
Halen devam eden bir çalışmada aşağıdaki solunum tekniklerinden hangisinin stresi kontrol altına almada en etkili olduğunu araştırdıklarını ifade ediyor:
· Günde beş dakika meditasyon
· Arka arkaya tekrar eden ‘iç çekme’
· ‘Kutu solunumu’ (beş dakika boyunca eşit süre için nefes al-nefes tut-nefes ver-nefes tut)
· Bilinçli derin solunum
Huberman, ‘Diyafram, tıpkı istemli hareket eden bir iskelet kası gibi kontrol edilebilen tek organdır.’, diyor. Nefes alma (#nefes) sırasında diyaframın aşağıya doğru hareketi, daha fazla alan kazandığı için kalbin bir miktar genişlemesine neden oluyor ve dolayısıyla kan akışı kalbe doğru biraz yavaşlıyor. Bu durumda beyne iletilen sinyal şudur: ‘Kalbi biraz hızlandırsak iyi olur’. Yani kalbi hızlandırmak istiyorsak nefes alma sürelerimizi, kalbi yavaşlatmak istiyorsak ise nefes verme sürelerimizi daha uzun tutarız.
Stres anında kişi terler. Lakin ter bezlerimizi kontrol altında tutamayız, tıpkı kalp atışlarımızı zihnimizle doğrudan kontrol altına alamadığımız gibi. Oysa diyaframımızı kontrol altına alarak nefesimizi, kalp atışlarımızı ve dolayısıyla uyanıklık seviyemizi kontrol edebiliyoruz.
Son Söz:
‘Görme ve nefes’ farkındalıkla kullanıldığında stres seviyelerini azaltmada ve sakinleştirmede oldukça etkilidir.
Günümüzde yapılan bu araştırmanın sonucu aynı zamanda Dr Bates’in, çağının ne kadar ilerisinde olduğunun bir kanıtıdır...
#nefes #görme #doğalgörme #stres #stresekarşıönlem #stresekarşınefes #stresekarşıgörme #AndrewHuberman #ScientificAmerica #Coronadastreslebaşaçıkmayolları #pandemideyaşam #pandemidesağlıklıyaşam
Comments